top of page

Sihirli Orman’a Yolculuk

  • Yazarın fotoğrafı: Göksu ÇERME
    Göksu ÇERME
  • 16 Kas
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Kas


ree

Bu yolculuğun en çok yollarını sevdim. Birçok, daha önce hiç görmediğim, çiçeğe ve bitkiye rastladım. Onlar beni birbirinden büyüleyici ağaçların olduğu o sihirli ormana götürüyordu. Önümdekiler o kadar ilgi çekiciydi ki arkamı dönüp ne kadar yol katettiğime, merak etsem dahi, bakmıyordum. Hava sanki 4 mevsim değiştirmişti bile. Gece ve gündüz dönümünün her aşamasını izlemiştim. Yine de hevesim kaçmıyor bir sonraki döngüleri bekliyordum. Bir yandan merakla ilerlediğim o ormanda bunları tekrar görebilecek miyim diye merak ediyordum. Ya ağaçların dalları sarmaşık olup gökyüzünü kaplıyorsaydı? O zaman da havayı göremez ama hissederim diye kendimi avutuyordum. Bu yolculuğun zamansızlığı sihriydi. Ellerimi her hareket ettirişim kıvılcımlar saçıyor ve yeryüzünün tüm renkleri buhar oluyordu. Toprağın kadifemsi hissi ayaklarımın altındaydı. Etraftaki binbir çeşit canlının; böceğin, kuşun, sürüngenin… yaydığı kokular bir sofra oluşturmuştu ormana. Hepsinin ayrı dünyası tek bir dünya oluşturmuştu sanki. Ben de keşfeden gözlerle onlara katılmıştım işte. Yolculuğumun, buraya kadar ki kısmının, tadına iyice varmış mıydım? Doymuş muydum? Yeterince iyi değerlendirmiş miydim merak ediyordum. Bunu biraz oturup düşünecektim. Aklımda bu gördüklerimden başka hiçbir şey yoktu. Birçok köyden ve patikadan geçip sazlıkların olduğu yerden düz ilerlemiştim. Bir ceylan ile karşılaştım orada. Bana yolu gösteren aslında oydu. Belki o bunu amaçlamamıştı ancak gözleri o kadar güzeldi ki, ve bakışları anlamlı, aramızda bir bağ olduğunu düşünmüştüm. Yanılıp yanılmadığımı umursayamıyordum. Bunu umursamak için ileride karşılaşabileceğim şeyleri tek tek düşünüp hesaplar yapıp kararlar vermem gerekirdi ancak ben o anda, onca şeyden halihazırda büyülenmiş olarak, tüm duyularımın iziyle yaşıyordum. Bunu seçtiğimi düşünmüyorum, bence bir seçim hakkım olmamıştı. Bir şekilde rastlantılarla buraya kadar gelmiştim. Ceylanı takip etmenin hazzı da bambaşkaydı. Beni oldukça heyecanlandırıyor, hem korkuyor hem zevk alıyordum. Endişelenmeye fırsatım kalmadan bu ormanı buldum.


Bir ıslaklık hissediyorum artık. Bir mevsimin geçerken bıraktıkları olmalı. Üzerimde böyle bir şey hissetmeye alışık değilim. Burada yaşayanlar bunun ne olduğunu biliyor olmalı. Gökyüzü aydınlandı mı yoksa karardı mı acaba? Kaç saattir buradayım? Korkularım burada beni ele geçirirse aldığım keyfin değeri düşer mi? İçimde bir merak uyanıyor ve zehirli olup olmadığını düşünmeden karnımı doyurmak istiyorum artık. Bunlardan hangisi yenilebilir acaba? Hiçbiri daha önce yediklerimin kıvamında değil. Acaba benim gibi birileri daha var mıdır burada? Aslında benim gibi olmalarına da gerek yok. Birkaç konuşabileceğim şey olsa yeter. Bakalım, belki şuradaki pembe renkli yuvarlak ağacımsı şey konuşuyordur.


-Pardon, bakar mısınız? Siz burada mı yaşıyorsunuz acaba?


Biraz gizemli birisi galiba. Herhangi bir ses çıkarmadı. Bu koku da ne şimdi? Böğürtlen ve vanilya karışımı gibi kokuyor.


-Yoksa bu senden mi geliyor?


Yine ses yok.


-Tamam o zaman, tanıştığıma memnun oldum. Umarım üşümüyorsunuzdur.

Burası biraz soğuk gibiydi. Biraz yorulunca birkaç ağaca tırmanıp orada iyice dinlenene kadar uyurum.


Sabah olmuş. Gökyüzünü kucaklayan o dallar kendilerine çekilmişler ve tüm gökyüzünü bana bırakmışlar. Benim elementlerimin ne olduğunu, ben uyurken, anlamış olmalılar. Gök ve suyun birleşiminden oluşuyordum. Tarihim, nesillerce geçmişe gidip tüm canlılığın doğuşuna kadar varıyordu. İçimde hala onların bilgeliği mevcuttu. Belki de bu ormana onlar sayesinde geldim ve o da beni tanıdı. Burada başıma neler gelecekti? Yürümek için fazla yorgun olmalıyım ki bacaklarımı hareket ettiremiyorum. Ama bu dalın üstünden ormanın çok büyük bir kısmını ve gökyüzünün ihtişamını izleyebiliyorum. Şu aşağıda gördüğüm mavi taneler keşke benim olsalardı, biraz karnımı doyururdum diye geçti aklımdan. Neyse, biraz şu tuvalin üzerinde (gökyüzünde) renklerin karışımını seyredeyim. Onu çok özledim. Belki yağmur yağar ve gökkuşağı da çıkar. Burada dinlenmeye kararlıyım. Beni özleyen yoldaşlarım vardıysa yanıma gelsinlerdi. Ağacın kalbinden gelen yaşam sesini, kudretli gücünü ve huzur dolu nefesini tüm hücrelerimde hissediyordum.


“Sen buraya aitsin. Buradan güç bulur buradan yaşama dönersin. Senin nefesin ve suyun burası. Senin gökyüzün ve zeminin burası. Sen her nereye gidersen git ben hep senin için orada olacağım.”


Ağacın cümleleri zihnimde ve tüm gökyüzünde yankılanmıştı.

Yorumlar


bottom of page